Farz-ı Kifaye Farz-ı kifayenin ne olduğunu anlamadan önce, farz kavramını tanımlamak gerekir. Farz: Yüce Allah'ın, insanların yerine getirmesi için emrettiği ibadetlere farz denir. Farz, Hazreti Muhammed (S.A.S.)'in hadislerinde farklı anlamlarda kullanıldığı gibi, vacib anlamında da kullanılmıştır. Örneğin, "Ramazan ayı geldi. Allah bu ayda oruç tutmanızı size farz kılmıştır." Bir fıkıh terimi olarak farz, şari' tarafından emir olunduğu, kati delil ile sabit olan; özürsüz, mutlak surette terk edilmesi halinde ceza gerektiren amellerdir. Mesela; namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek farzdır. Farzı terk etmek haramdır ve inanmayan kişi dinden çıkar, kâfir olur. Kaç Türlü Farz Vardır? Farz İki Kısma Ayrılır:
1- Farz-ı Ayn: Farz-ı Ayn, mükellef olan her Müslümanın şahsi olarak yerine getirmesi gereken ibadetlerdir. Dinin hüküm ve bilgilerini, lazım olduğu kadar öğrenmek ve gücünün yettiği kadar yerine getirmek farz-ı ayn'dır. Müslüman bir bireyin din bilgilerini öğrenmemesi ve çocuklarına öğretmemesi büyük günahtır. Farz-ı ayn'ın fazilet ve sevabı, farz-ı kifaye'ye göre daha fazladır. 2- Farz-ı Kifaye: Asıl konumuz olan farz-ı kifaye ise, bazı dini vecibeleri bir kısım Müslümanın yerine getirmesi halinde, diğer Müslümanların mesuliyetlerinin üzerinden kalktığı ibadetlerdir. Bir şey umumi hale gelirse yükü ve sıkıntısı azalır, özelleştiğinde ise daha sıkıntılı olur. Kifaye farzları bütün Müslümanlar tarafından terk edilirse, bütün insanlar bu farziyeden sorumlu olur. Farz-ı Kifaye Olan Durumlar Nelerdir?
Sonuç olarak, farz-ı kifaye, İslam toplumunda bazı ibadet ve görevlerin topluca yerine getirilmesi gerektiği bir yükümlülüktür. Bu görevlerin bir kısmının yerine getirilmesi, toplumun geri kalanını yükümlülükten kurtarır. Ancak bu görevler ihmal edilirse, tüm toplum bundan sorumlu olur. |